2 Mart 2015 Pazartesi

Abim

Bir yol uzanır gider Adana’dan Ayvalık’a. Her sene yaz aylarında Adana’dan çıkar Ayvalık’a kadar 1000 km. yol alırım. Adana sıcağından büyük bir özlemle Ayvalık serinliğine. Yol Torosların yeşilinden, Konya'nın bozkırından geçer, Afyon’da mola verir İzmir’den denize ulaşır.  Sonrası zeytinin memleketi Ayvalık’a varır.

Uzundur yol, Konya sonrası bozkır azalır. Akşehir, biraz yeşil biraz bozkır Afyon'a doğru. Tam ortası olmasa bile tamam denir az kaldı. Şöyle bir tebessüm edilir Akşehir’den geçerken. Nasrettin Hoca'nın fıkraları gelir akla. Yol boyunca Hoca'nın kötü tasvirleri, heykelleri görülür dinlenme tesislerinde.

Hoca’nın türbesi de buradadır. Çok eskiden bir kez görmüşlüğüm vardır. Konya'nın o sert insanın yanında Hoca çok hoş kalır, yaşadıkları ve bize bıraktıklarıyla. Hoca’nın türbesinin yanında kollarının arasında sabi bir çocuk yatar Akşehir toprağında.

1966 senesinde dünyaya bir kaç saat gözlerini açmış ama olmamış almış toprak onu yanına. Benim canımdan benim kanımdan ismi Ali olacakmış. Ailemden duyduğum ve bildiğim kadar. Annem çok anlatmazdı bunu. İşte benim abim yatar bu topraklarda. Mezarını bilmediğim, kendisini görmediğim abim.

Yıllar öncesi yine bir yol getirdi beni Çukurova topraklarına. Adana memleket oldu yıllar içinde. Evliydim geldiğimde. Çocuğum bu topraklarda doğdu, büyüdü, okudu. Yurt oldu başka bir yol görüneceği zamana kadar. İş oldu yaşımız tamam diyeceği güne kadar.

Adana günlerinde ne zaman tanıdım onu bilemiyorum. Belki bir makine ihalesinde karşılaştık belki bir kebapçı da. Herkes bir şekilde tanıyordu onu. İyi adam demişlerdi sorduklarım. Günler birbirini kovalarken samimiyet biraz olsun arttı. Gerçi ne oturmuşluğumuz oldu ne yemişliğimiz ilk zamanlarda. İşimiz makina olunca konuşur olduk zaman zaman. Bazen o gelir şirkete çay kahve falan.

Zaman 2000’li yıllara dayandığında iyi bir dostum vardı bu topraklarda. Fikir aldığım akıl danıştığım. Sıkıntılı bir dönemde uzun uzun konuşmuştuk. Her zaman yanındayım demişti.
2000 yılı bir yeni başlangıç oldu hayatımda. Artık kendi ayaklarım üzerinde durma zamanıydı. Yalnızdım ne bir akraba, ne bir abi, eşimden başka. Bir de ben bunu yaparım azmi.
Çok geçmedi, zaman zaman rahmetli babasına uğrarken bizim sokakta, ben de bir kahve içmeyi ihmal etmedi. Bir gün bir telefon geldi.’’ Ali birlikte iş yapalım. İstanbul’dan gelenler var bizimle çalışmak istiyorlar ‘’Neden olmasın, olur dedim. İstanbul beyleri geldiler, konuştuk anlaştık ama burası küçük dediler. Başka bir yerde başladık. Takvimler 2001 yılını gösteriyordu.
Sonrası çok hızlı geçti. Birlikte dayandık zorluklara, sıkıntılara. Güzel günlerde zevk aldık yaşamaktan. Birlikte makina sattık. Birlikte seyahat ettik. Birlikte paylaştık aynı ekmeği. Parayı pulu hesap etmedik. Aynı yolda yürüdük o günden beri. Her başarının ardında bir kadın vardır derler, doğrudur. Eşimden başka, o benim bugünlerde olmamın nedenidir. Her sıkıntımda dayanacağım koskoca bir kayadır o, sert bir taş, bir arkadaş.

Kişiliğini buradan anlatmama gerek yok sanırım, herkes tanıyor zaten. Benim için en önemli olanı yılların getirdiği birliktelik, saygı ve sevgi. Kırmadık hiçbir zaman birbirimizi.
1966 yılında kaybetmiştim abimi, ben doğmadan, görmeden. İşte yıllar öncesinden açılan yolda bu topraklarda yeniden buldum ben onu yaşarken. Benim bir abim var bu topraklarda ve her yerde..

O bana bazen birader der bazen Alim.

Kanımdan, soyumdan olmasa da

O benim Abim..


Nice yıllara, 50 yaşın kutlu olsun Kazım Abim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder