Yıllar öncesi.
İç Anadolu’da bir
lisenin koridorunda, kalorifer peteğinin üzerinde iki delikanlı konuşuyorlar.
Daha 18’de bile değiller.’’ İleride evlendiğimde çocuğum olacak ve ben adını
Dila koyacağım’’ diyor. Neden Dila diyor öbürü. Dila’nın anlamı’’ gönülden
seven, gönül bağlayan’’ bazı dillerde ‘’sabah’’. Hiç kimsede olmayan bir isim,
farklı olacak, kızım da herkesten farklı olmalı diyor. Konuşurlarken zil
çalıyor, ders başlıyor.
Yıllar ardı ardına geliyor. İstanbul’da Galata Köprüsü
üzerinde başlayan aşk, trafik ışıklarında karşıdan karşıya geçerken evlilik
tekfine dönüşüyor. Ama erkeğin bir şartı var, kızı olursa ismi ‘’Dila’’ olacak.
Kız gülümsüyor buna..
Okul bitiyor, ayrı şehirdeler ama her gün birlikteler. Evden
telefonlar yetmiyor, gizli gizli postaneden konuşuyorlar. Dila geçiyor
sözlerinin arasında. Mektuplar geliyor gidiyor. Sevgi sözcüklerinin arasında
Dila’da yer buluyor.
1990 senesi, evleniyorlar. Dila’nın gelmesine daha zaman var.
Bazıları beklenti içerisinde. Çocukları olmuyor diye düşünenler çıkıyor. Ama
onlar çocuk, bunu bilmiyorlar. Ayaklarımız yere bassın diye düşünüyorlar.
Hayat akıyor, tam 6 sene geçiyor. Anne Dila’yı karnında
taşımaya başlıyor. Herkes kız bekliyor, bir iki kişi hariç. Annenin karnı belli
olmuyor, Dila küçücük orada. Anne İstanbul’a borsa eğitimi için gidiyor,
Dila’da onunla birlikte. İstanbul’da Murat amcası Dila ve Emre bebeğe
annelerinin karnında çok iyi bakıyor. Sütlerini eksik etmiyor, meyvelerini
elleri ile soyuyor.
Anne karnında Dila 8 aylıkken Adana’ya dönüyor. Dila artık
dünyaya gözlerini açmaya hazır. Heyecan büyük. Dila geliyor.
Yıl 1996, 24 Ocak sabahı 9.15’te, Dila ismi gibi güneşli bir
sabahta gözlerini dünyaya açıyor. Küçücük, eller babanın elleri içinde,
anneanne mutluluktan ağlıyor. Herkes sevinçli, mutlu, güneş parlıyor.
Dila eve bereketiyle geliyor, büyüdükçe evde mutluluk
artıyor. Dila annesinin ana kucağında sokağa çıkıyor, etrafa gülücükler atıyor.
Akıllı, güzel, tatlı bir bebek, herkes bayılıyor, aman nazar değmesin.
Dila’nın ilk doğum günü, bir sene geçmiş. O gün 1 adet mum
üfleniyor. O günden sonra tüm doğum günü pastalarını hep Dila üflüyor. Buna
bayılıyor. Bir de hediye paketlerini açmaya..
Anne baba yoğun çalışıyor, Dila bazı geceler anneannelerde
kalıyor. Kapıdan onları uğurluyor, öpücükler atıyor.
Dila büyüyor, hayvanlara bayılıyor. Sokakta kedilerin peşinde
koşarken anneanne bir iki lokma yer mi diye peşinde. Arabaların altındaki
kedilerle birlikte yemek yeniyor. Bir de köpeği var Daisy.. Daisy kızım,
Dila’nın kızı. Birbirlerini çok seviyorlar.
Tatil zamanı denizi çok seviyor, önce suya ayağını sokmayan
çocuk sonrasında sudan çıkmıyor, iyi bir yüzücü oluyor.
Dila’nın okul vakti geliyor, kreş anaokulu falan derken
birinci sınıf başlıyor. Çantası Dila’dan büyük. Okuma yazma, hızla yıl sonu..
Dila’yı ilkokul bitene kadar sahnede ya sunucu, ya kendi gösterisini sunarken
izliyoruz.
Sahneleri seviyor, içinde kelebek gibi süzülmek hayali var.
Bale onun yaşam biçimi oluyor. İlkokul günlerinde başlayan bale hayatı 10 yıl
sürüyor. İlkokulda kendinin hazırlayıp sunduğu uçurtmalı bale gösterisiyle
başlayan süreç 10 yıl sonra kelebek kanatlarıyla son buluyor. Veda dansında
kelebek olup uçuyor.
Dila baleyi seviyor, dansı seviyor, edebiyatı seviyor, tarihi
seviyor. Arkadaşları arasında tam bir organizatör, her şeyi planlayan o,
kendisi gibi olmayanlara kızıyor.
Hayalleri var, İngiltere onun için çok önemli, tarihini,
edebiyatını, şehirlerini, kültürünü biliyor ve seviyor. Gitti gördü, gezdi. Bir
gün orada yaşamak istiyor.
Ayvalık onun ve ailesinin vazgeçilmezi. Yazın kız
arkadaşlarını orada toplayacak.
Adana’yı seviyor, Ziya Paşa’yı seviyor, evini seviyor.
Kitapları seviyor, okuyor, bilgi yarışmalarında başarılı.
Profesörlerin bilemediği felsefe sorularını bilebiliyor.
Biyolojiyi çok seviyor. Bir gün beyaz önlük giyecek, bunu
biliyor.
Anne babasının okul yıllarını geçirdiği İstanbul onun da
hayali. Okuyacağı şehiri, okulu, bölümü şimdiden seçti. Üniversite de dansa da
devam edecek. Okul sadece eğitim için şart. Hayatta başarılı olmak için ilgi alanlarının
da olması lazım. Dila bunu biliyor.
Lise yılları, gençlik dönemleri .O artık bir genç kız, aklı
başında, güzel ,hedefleri olan, hayalleri olan, yere sağlam basan bir genç kız.
Ailesi için çok önemli, onunla gurur duyuyorlar. Geleceği çok güzel olacak,
buna inanıyorlar.
Dila hep büyümek istedi. Çocukken bile büyük bir insan
gibiydi. Bugün 24 Ocak 2014 Dila 18 yaşında. Babasının 18 yaşına gelmeden
ismini koyduğu o çocuk artık 18 yaşında bir genç kız. Bu sene oy bile verecek,
hangi parti olduğuna karar bile vermiş. Doğum günü kutlu olsun.
‘’Benim gönlü güzel kızım, seni çok seviyoruz. Doğumundan
önce senin böyle bir çocuk olacağını biliyorduk. Bugüne kadar kimseyi üzmedin.
Kalbin hep güzellikle birlikte oldu. Sen herkesi sevdin, herkes seni sevdi. Sen
herkesten farklı bir çocuk oldun.
Bugüne kadar hep bizimle birlikteydin. Yakında uzaklara
gideceksin. Ev seninle boşalacak. Ben sana hadi yat artık kızım diyemeyeceğim.
Annen belki odana bile giremeyecek. Sevdiğin yemekleri bile yiyemeyeceğiz.
Senin boşluğun dolmayacak bunu biliyoruz. Ama hayatının güzel
olması için, geleceğin için bunları yaşayacağız.
Biz, sen nerede olursan ol hep yanında olacağız. Senin
mutluluğun bizim mutluluğumuz olacak.
Kardeşin olmadı ama seni seven o kadar çok insan var ki,
bizimle birlikte onlarda hep senin yanında olacaklar.
Sen hayatta doğru, dürüst olduğun, doğru bildiğinden
şaşmadığın sürece hep başarılı olacaksın.
Güzel günler seni bekliyor. Önünde uzun bir yol var
Seni çok seviyoruz. Bunu hiçbir zaman unutma. Her zaman senin
yanında olacağız.
Yeni yaşın, yeni hayat dönemin başlıyor.
Seni çok ama çok seviyoruz.
Annen ve Baban
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder